Pazar günü İstanbul’un hiç gitmediğimiz bir semtine gitmeye karar
veriyoruz.: Fatih’in Osmanlı kokan semti ZEYREK
Burası da neresi dediğinizi duyar gibiyiz. İstanbul’un göbeğinde
Unkapanı İMÇ’nin tam karşısında duran bu bölge, gezginleri hem tarih kokan
atmosferiyle hem de zamana direnen ahşap konakları ile kendisine hayran
bırakıyor.
Gezimize semtin en önemli tarihi yapılarından birisinden
başlıyoruz: Molla Zeyrek Cami ya da diğer adıyla Zeyrek Kilise Cami. İbadethane
Sokağı’nda bulunan Zeyrek Cami’nin, kiliseden camiye devşirilen en önemli
eserlerden birisi olduğu söyleniyor. Bizans İmparatorluğu zamanında yapılan
kilise, İstanbul’un fethi sonrasında önce medrese olarak kullanılmış, sonra da
camiye çevrilmiş.

Anonim: Şimdilerde
restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Molla Zeyrek Cami’nin hemen yanıbaşında özel bir şirketin işlettiği
“Zeyrekhane” isimli kafe/restorant müthiş bir manzaraya sahip. Unkapanı ve Galata köprülerinin manzaraları,
Süleymaniye Caminin muhteşem görüntüsü
eşliğinde çayları yudumluyoruz.

Zeyrekhane’nin kapalı mekanına giriyoruz. Duvarlarda asılan eşyalar çok hoşumuza gitti.
Fotoğraflarını çektikten sonra işletmenin hemen yanında yer alan “Mehmet Emin Tokadi Hz.” Türbesini ziyaret ediyoruz. İstanbul’un en önemli 3 evliyasından birisi olan Tokadi Hz.’lerinin türbesinde, hocasının kendisi için söylediği: “ Vasiyet etki kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, dua etsinler” sözünü okuduk.
Türbeye girip kendisine hayır duamızı ettikten sonra Zeyrek’i gezmeye devam ediyoruz.
Ara sokaklarda gezerken restore edilmiş ahşap konakları görüyoruz.
Hemen yanıbaşlarında duran neredeyse yıkılacak ama restore edilmeyi bekleyen iki
katlı cumbalı evleri de görüyoruz. Mahalle arasında top oynayan çocuklar,
apartman merdivenlerine oturmuş muhabbet eden kadınlar ve dar sokaklarda 8-10
yaşlarında dans eden küçük kızları görüyoruz.




Karşımıza Çırçır mahallesi geliyor. Semtin terzisi, eczanesini
geçerek Şeyh Süleyman cami’ne geliyoruz. Neredeyse yıkılacak bir görüntüsü var
caminin.

Fatih Belediyesi’nin Kadınlar Pazarı alanına giriş yapıyoruz. Tam
bir şok. Halep’de gördüğümüz manzarının neredeyse aynısı.

Ayaküstü et satan dükkanlar, sakatatçılar, kuruyemiş satan dükkanlar sağlı sollu yeralmış parkta. Havada et kokusu, yerler kan içinde. Kadınlar pazarında bir hareketlilik söz konusu. İnsanlar daha ziyade Doğu, Güneydoğu bölgesinden. Bu bölgeyi geçip Bozdoğan Kemeri’ne geliyoruz. Kırkçeşme Kemeri diye olarak bilinen kemerin dibinde insanlar oturmuş çay içiyorlar.

Ayaküstü et satan dükkanlar, sakatatçılar, kuruyemiş satan dükkanlar sağlı sollu yeralmış parkta. Havada et kokusu, yerler kan içinde. Kadınlar pazarında bir hareketlilik söz konusu. İnsanlar daha ziyade Doğu, Güneydoğu bölgesinden. Bu bölgeyi geçip Bozdoğan Kemeri’ne geliyoruz. Kırkçeşme Kemeri diye olarak bilinen kemerin dibinde insanlar oturmuş çay içiyorlar.
Kemeri geçip sağa baktığımızda Fatih Belediyesi İtfaiye binasına
geldiğimizi anlıyoruz. Yanında bulunan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Rektörlük Binası var. Her iki binanın mimarisi de Osmanlı mimarisinden örnekler
veriyor.

Karşıdaki parkta bir anıt var. Hava Şehitlerine adanan bu anıtı yanında bir çadır kurulmuş. Filistin halkının sorunlarını dile getiren pankartlar var, haritalar var, bilgilendirici panolar var. Görevli birisiyle konuşuyoruz. Kendisi Filistinli bir doktor. T.C vatandaşı olmuş ve Sağlık Bakanlığında çalışıyor. Filistin meselesine dair biraz laflıyoruz. Çekilen acıların son bulmasını temmeni ederek oradan ayrılıyoruz.
Karşıdaki parkta bir anıt var. Hava Şehitlerine adanan bu anıtı yanında bir çadır kurulmuş. Filistin halkının sorunlarını dile getiren pankartlar var, haritalar var, bilgilendirici panolar var. Görevli birisiyle konuşuyoruz. Kendisi Filistinli bir doktor. T.C vatandaşı olmuş ve Sağlık Bakanlığında çalışıyor. Filistin meselesine dair biraz laflıyoruz. Çekilen acıların son bulmasını temmeni ederek oradan ayrılıyoruz.
Ana caddeyi takip ederken karşımıza Dülgerzade Cami geliyor. Fatih
Bölgesinde hem ana caddede hem ara sokaklarda o kadar tarihi cami var ki
şaşırıyoruz. Fatih Cami ve I. Mahmut Kütüphanesi’ne vardığımızda epeyce
şaşırıyoruz. Zira restorasyonu neredeyse tamamlanmış bu yapı heybetiyle
karşımızda duruyor. Genişçe bir avlusu var. İnsanlar avluda
oturuyorlar.
Avluda sadece insanlar yok. Kediler de özelikle avlunun bahçe
bölümünde geziniyorlar. Güzel fotoğraf kareleri yakalıyoruz.

Tabiki cami avlusunun vazgeçilmez unsuru: Güvercinler.
Tabiki cami avlusunun vazgeçilmez unsuru: Güvercinler.
Zeyrek ve sonrasında kısa bir Fatih gezisiyle turumuzu
noktalıyoruz.
Sevgiyle kalınız.
Gezi tarihi:13 Mayıs 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder