Kategoriler

23 Nisan 2013 Salı

Santa Clara,
(Anonim)

Havana, Pinar Del Rio (Vinalez), Cienfuges ve Trinad sonrası Santa Clara üzerinden Varedora’ya gidiyoruz. Küba seyahatimizin 5. durağı Santa Clara. Öğle vakti şehre giriyoruz. Santa Clara eşittir Che. Gerisi hikaye.


Devrim Meydanı’na otobüsümüz yol alırken ilk durağımız ‘Müze Tren”. Küba Devriminin en parlak ve en önemli zaferlerinden biri savaşın bitmesine üç gün kala Santa Clara’da yaşanmış. 28 Aralık 1958 tarihinde modern Amerikan silahlarını taşıyan treni Küba’nın en güneydoğu ucu olan Santiago Cuba’ya gitmek üzereyken, Che Guevara ve emrindeki yaklaşık 300 asker Santa Clara’da ele geçirmiş, trendeki 2,900 Batista askeri tutsak alınmış ve bu müthiş zafer sonrası Batista dönemi Küba’da üç gün sonra son bulmuş. İşte Che ve beraberindeki askerler tarafından ele geçirilmiş trenin sonradan müze haline getirilmiş dört vagonu, trende ele geçirilmiş silahlarden bir kaçı ve treni ele geçirirken kullanılan iş aletleri, “Tren Müze” de teşhir ediliyor.






Küba deyince insanın aklına yaşayan efsane Fidel, tüm zamanların efsane gerillası Che ve bu iki muhteşem kahramanı tamamlayan Cienfigueras gelir. Ama Santa Clara denince ilk ve önce Che Guevera gelir. Kentin Che’ye verdiğinden çok, Che kente daha çok değer katmış. Santa Clara’da bulunan çok geniş Devrim Meydanı, bu meydandaki Che Guevara’nın anıt mezarı ve devasa bronz heykeli Küba’yı ziyaret eden her turistin görmeyi planladığı yerler arasında ilk sıralarda yer alır.








Açıkçası, yurtdışında bizim için tarihi önemi olan mezarları ziyaret etmiştik: Moskova’da Nazım Hikmet’i, Şam’da son Osmanlı padişahı Vahdettin’in mezarını gördük. Ancak, Küba’da dört bir taraftan bombardımana tutulduğumuz Che Guevara’nın anıt mezarına geldiğimizde artık bu konuda son noktayı koymanın zamanı geldiğini anladık.Geniş devrim meydanındaki Che’nin mozalesi, Che’nin Fidel’e yazdığı ve dikili taş sütun üzerinde sergilenen son mektup, yine bu mozalenin olduğu yerde bulunan Devrim Tarihi Müzesi ve Che ile birlikte hayatını yitiren gerillaların anısına saygıyı ifade eden bir salonu geziyoruz.




Devrim Tarihi Müzesi binasının girişinde, hatıralık eşyalar, fotoğraflar vs. satan bir bölüm var. Müzede, Kübanın Devrimci savaş süreçlerinden (1868- 78; 1895- 98; Aralık 1956- 1959’un ilk günü) anılar, silahlar, fotoğraflar teşhir edilmekte.


Anıt Mezar’ın loş ışıkla aydınlatılmış duvarlarına, 1967 yılında Che Guevara ile birlikte Bolivya’da yaşamlarını yitirmiş olan 38 gerillanın yüzlerinin kabartmaları yerleştirilmiş. Altlarında adları yazılı yüzler, ülkelerine göre ayrılmışlar.Bu salonda konuşmak veya fotoğraf çekmek yasak. Yaşamlarını yitirmiş olan gerillaların Küba dışından olanları, Bolivya, Peru, ve Arjantin gibi Latin Amerika ülkelerinden. Anıt mezarın içinde Che ve arkadaşlarının defnedildikleri günden bugüne hiç sönmeyen ve 24 saat sürekli yanan bir de meşale var. Kelimenin tam anlamıyla Anıtkabir bizim için ne kadar önemli ise Che'nin anıtmezarı da Kübalılar için öyle.


Ha bir de Küba bayrağının renk ve şekli hakkında kısa bilgi vermek de isteriz: Mavi renk gökyüzünü, beyaz renk Kübalıların masumiyetini, kırmızı dökülen kanları, tek yıldız özgür ve kimseye bağlı olmadıklarını, enine bölünen beş parça da devrim sırasında beş bölgeden oluştuklarını ifade etmekte.


(Anonim)

Che ve arkadaşlarına saygıda kusur etmiyoruz. Onlara Küba halkı için yaptıklarından ötürü şükranlarımızı sunuyoruz.

Geleneği bozmamak adına Che’nin mektuplarının son cümlesinde yazdığı üzere “Sizi devrimci duygularımızla selamlıyoruz”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder