VINALES
(Havana
ile ilgili yazımız : http://www.kendingez.com/PageDetail.aspx?PageID=35391)
Pazar sabahı saat 08:00 civarı otelimizden hareket ediyoruz. Rotamız Havana’nın batısına doğru. Pınar Del Rio bölgesindeki Vinales kasabasına gidiyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Bize yol kenarındaki palmiyeler ve muhteşem yeşil bitki örtüsü eşlik ediyor. Otobüsümüz park etmek üzere yavaşladığında gördüğümüz manzaranın bu dünyaya ait olmadığına eminiz.
(Anonim)
Aman tanrım! Yeryüzündeki
cennet bu olsa gerek. Karşımızda duran Vinales Vadisi ve onun eşsiz güzellikteki
manzarası. Nasıl tarif etsek bilemedik. Vadi koyu yeşil bitki örtüsü ile kaplı.
Hotel Los Jazmines’in terasından baktığımız vadi, Unesco Dünya Mirası Listesine
çoktan alınmış. Bereketli topraklarında bir çok sebze ve meyve bahçeleri ile
tütün tarlaları var.
Vadi dünyanın en iyi
tütününe ev sahipliği yapmasının yanısıra bir başka oluşuma da ev sahipliği
yapmakta. Mogote adı verilen kireçtaşından oluşmuş dağlar. Okuduklarımıza göre,
bu dağlar 150 milyon yıl önce denizaltında oluşup çökmüş devasa mağaralar
grubunun kalıntılarıymış. Mogoteler arasında beliren uzun palmiye ağaçları ve
kırmızı-turuncu topraklarda uzanan tütün tarlaları inanılmaz. Fotoğraf makinasının panoramik
modunda deklanşöre kaç defa bastığımızı
hatırlamıyoruz.
Vinales kasabasının içinde
turumuz devam ediyor. Yayayız. Kasaba halkı çok cana yakın. Misafirperver. Evler
genelde tek ya da iki katlı. Biraz eski. İnsanların hayat seviyesi düşük ancak
mutlulukları yüzlerinden okunuyor. Her evin önünde sallanan sandalye var.
Evlerin kapıları açık sanki bizi davet ediyorlar. Bazılarının içine giriyoruz.
Biz ingilizce onlar ispanyolca konuşuyor, anlaşamıyoruz ama ne önemi var. Bölge
insanının sıcaklığını içimizde hissediyoruz. Birden mutluluk bedenimizi
kaplıyor. Hayat denilen şeyin aslında yokluk içinde de sade ama huzurlu
yaşanabileceğini anlıyoruz. Keşke yanımızda ülkemizden bir şeyler getirmeyi akıl
etseydik de bu insanları sevindirseydik diye düşünüyoruz. Güzel fotoğraf
kareleri yakalıyoruz Vinales kasabasında....
Bir sonraki durağımız
kasabanın 8 km kuzeyinde bulunan yerli mağarası “Cueva del Indio”. Kıtanın
işgali sırasında yerliler tarafından sığınak olarak kullanılan mağaranın içinde
önce yürüyüş yapıyoruz sonra tekneye binerek mağaranın içindeki nehirden gün
ışığına çıkıyoruz.
Artık yemek vakti.
Mağaranın yanındaki turistik tesiste bizim için hazırlanmış yemek masasına
kuruluyoruz. Menümüz tavuk, pilav, siyah fasulye, salata, meyve salatası ve
tatlı. Her zaman olduğu gibi yemeklerin vazgeçilmezi canlı müzik grubu. Yine
bildik nameler. Artık Comandante Che Guavara, Guantanamera, Chan Chan gibi
şarkılar bizim ezgilerimiz gibi. Nereye gidersek bizle beraber
geliyorlar.
Yemek sonrasında bulunduğumuz yerdeki yeşilin her
tonunun tadına/farkına varıyoruz. Toprağa sırtüstü uzanıyoruz, gözlerimizi
kapatıyoruz. Gerçekten cennetteyiz.
Yavaş yavaş hareket vakti. Bölge tütün açısından çok
önemli bir merkez. Dolayısıyla bölgede bir çok tütün fabrikası var. Bizde
puronun vatanına gelmişken tütün çiftliği gezimizi bu bölgede yapalım diyoruz.
Rehberimiz bizi orta ölçekli bir tütün çiftliğine götürüyor. Çiftliğin sahibi
(ya da işletmecisi) 40-45 yaşlarında Benito isimli bir Kübalı. Bize hem tütün
hakkında bilgi veriyor hem de puro yapımını gösteriyor. Bir efsanede orada
çöküyor. Zira en iyi puronun,
kadının baldırında sarılan puro
olduğu efsanesinin doğru olmadığını söylüyor. Bölgenin tütünün birinci kalite
olmasının sebebi ise burada yetişen tütünlerin damarsız olmasından
kaynaklanıyor olmasıymış. Nemi toprak
yerine okyanusun taşıdığı havadan almaları tütünü kaliteli yapıyormuş. Tabi
damarsız tütün de pürüzsüz cigar anlamına geliyor. Ailece yeşilaycı olmamızdan
mütevellit bu güzelim puroların tadına bakmıyoruz ancak dostlarımıza götürmek
(ve de evimizin hediyelik eşya bölümüne koymak) üzere hediyelik cigar ve
purolardan alıyoruz.
(Anonim)
(Anonim)
Öğleden sonra Havana’ya dönüş yolcuğumuz başlıyor.
Otobüste herkes bir dinginlik içinde. Yeşilin verdiği huzur, tabiat ananın
gösterdiği cömertlik ve Vinales halkının canayakınlığı... Hissetiğimiz tarifsiz
bir mutluluk, eşsiz bir deneyim. Cennetin bir köşesine gittik, zamanı durdurduk
ve şimdi kendi gerçeğimize dönüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder