Kategoriler

15 Aralık 2012 Cumartesi

NAPOLİ-Liman Kenti

Tam günlük Napoli-Pompei turunun öğleden sonraki bölümünde Napoli şehrini gezdik. Otobüsümüz Napoli’ye doğru yol alırken içimde adını tam olarak koyamadığım bir sevinç oluşmaya başlamıştı. Bunun bir nedeni 1970’li yılların sonlarında teyzem ve eşinin bu şehirde görev yapıyor olmaları olabilirdi. O yılllarda dış dünya ile bağlantının sınırlı olduğu düşünüldüğünde aslında Napoli’den gelen sesler, mektuplar, fotoğraflar bizi dünyaya bağlıyordu. Diğer bir neden de TRT’nin tek kanal olarak yayın yaptığı dönemlerdeki “İtalya’dan Futbol” programı. Bu programın yayınlandığı dönemlerde efsane futbolcu Maradona’nın Napoli takımında oynadığı futbol ve bir bücürün neredeyse tek başına Napoli şehrine şampiyonluğu getirdiği yıllar... Napoli’ye ait çağrışımlar açıkçası çok fazla değildi. Tabii ki daha sonraları kent ile ilgili okuduğum olumsuz haberler (mafya, hırsızlık olayları, çöp dağları vb) biraz kafamı karıştırmıştı. Ancak, Napoli’ye bu kadar yakın mesafede olup da buralara gelmemek olmazdı.


Kent girişinde ilk dikkatimizi çeken şey binaların eski, sokakların kirli oluşuydu. Balkonlarda çamaşırlar asılmış, kurumayı bekliyorlardı. İlginç bir görüntü olduğu kesin.





Otobüs, şehrin merkezine doğru ilerlerken gördüğümüz arabaların hemen hepsi vuruk, çizik içindeydi. Neredeyse sağlam araba yok gibi.


Napoli aslında bir liman kenti. İtalya’nın Roma ve Milano’dan sonraki üçüncü büyük kenti. Kentten Sardunya, Sicilya, Korsika, Capri gibi birçok turistik adaya ulaşabiliyorsunuz.



Ayrıca, şehir 1200-1816 yılları arasında özerk bir devlet olan Napoli Krallığı’nın başkentliğini de yaptığından İtalyanlar için kentin tarihi bir önemi de var.





Otobüsümüz bizi Neapol Castel Nuovo’nun (Castel Nuovo Şatosu) önündeki park alanında bıraktı. Şatonun içine giremedik ancak dışarıdan Şato’nun fotoğraflarını çektik. 1279-1284 yıllarında Sicilya Kralı I. Carlo tarafından yaptırılan Şato ihtişamından bir şey kaybetmemiş. Şatonun dış cephesinde dalgalanan afiş anlam yüklüydü: “IL WELFARE NON E UN LUSSO= REFAH BİR LÜKS DEĞİLDİR”



Şatonun yanında bulunan elçilik binası ve Napoli Ulusal Tiyatro Binasını görüntüledikten sonra şehrin merkezine ulaşıyoruz: PIAZZA PLEBISCITO. Meydanın bir tarafında Kraliyet Sarayı (Plazzo Reale a Napoli) karşı tarafında ise San Francesco di Paola Kilisesi yer alıyor. Kraliyet ve kilise karşı karşıya.








Günlerden Pazar. Hava yazdan kalma bir günü andırıyor. Haliyle meydan oldukça renkli ve kalabalık. Aileler çocuklarını ilginç kıyafetlerle giydirmiş ve Piazza Plebiscito’ya getirmişler. Sanki çocuk bayramı gibi. Hal böyle olunca bize de hem onları yakından sevmek hem de fotoğraflarını çekmek düşüyor.












Meydandan deniz kıyısına doğru yürümeye başlıyoruz. Sahilde yürüyüşümüz 2,5-3 km ilerde duran bir başka kaleye kadar devam ediyor. Kalenin hemen yanında ufak bir marina ve şık balık restorantları var. Uzayıp giden sahil yoluna şöyle bir baktıktan sonra tekrar Plebiscito Meydanına geri dönüyoruz.







Vaktimiz sınırlı olduğundan şehir merkezinden çok fazla uzaklaşmadan şehri tanımaya çalışıyoruz. Caddeler kalabalık ancak hiç güvenilir değil (Belki de bize anlatılanların etkisinde kalıyoruz). Bazı ara sokaklara girmeye korkuyoruz. Zira, ara sokaklardaki binalar birbirlerine çok yakın ve güneş buralara zorlukla ulaşıyor.






Yavaş yavaş akşam olmaya başlıyor, dükkanlar birer birer kapanıyor. Biz de Umberto I Kapalıçarşısına giriyoruz. Her zamanki gibi şehrin magnetlerinden alıyoruz. Çarşıdaki pastaneden bir şey almıyoruz ancak güzel pasta ve tatlıların fotoğraflarını çekiyoruz. Hani yemiş kadar olduk derler ya o cinsten.







Günlerden 13 Şubat. Kapalıçarşı’nın içinde “Sevgililer Günü”ne ilişkin bir etkinlik yapılıyor. İnsanlar, bir rulo kağıt üzerine sevdiklerine mesaj yazıyorlar. Tabi ki bizde fırsatı kaçırmadık ve “Sevgililer Günü Rulosu” ndaki yerimizi aldık.




Kısa ama keyifli Napoli gezimizin sonuna geliyoruz.
 
Sevgiyle kalın.
Gezi Tarihi:13 Şubat 2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder