Tam günlük Napoli-Pompei turunun
öğleden sonraki bölümünde Napoli şehrini gezdik. Otobüsümüz Napoli’ye doğru yol
alırken içimde adını tam olarak koyamadığım bir sevinç oluşmaya başlamıştı.
Bunun bir nedeni 1970’li yılların sonlarında teyzem ve eşinin bu şehirde görev
yapıyor olmaları olabilirdi. O yılllarda dış dünya ile bağlantının sınırlı
olduğu düşünüldüğünde aslında Napoli’den gelen sesler, mektuplar, fotoğraflar
bizi dünyaya bağlıyordu. Diğer bir neden de TRT’nin tek kanal olarak yayın
yaptığı dönemlerdeki “İtalya’dan Futbol” programı. Bu programın yayınlandığı
dönemlerde efsane futbolcu Maradona’nın Napoli takımında oynadığı futbol ve bir
bücürün neredeyse tek başına Napoli şehrine şampiyonluğu getirdiği yıllar...
Napoli’ye ait çağrışımlar açıkçası çok fazla değildi. Tabii ki daha sonraları
kent ile ilgili okuduğum olumsuz haberler (mafya, hırsızlık olayları, çöp
dağları vb) biraz kafamı karıştırmıştı. Ancak, Napoli’ye bu kadar yakın mesafede
olup da buralara gelmemek olmazdı.
Kent girişinde ilk dikkatimizi çeken
şey binaların eski, sokakların kirli oluşuydu. Balkonlarda çamaşırlar asılmış,
kurumayı bekliyorlardı. İlginç bir görüntü olduğu kesin.
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_vALfz_z-tbpYVUDixE9EmQbU5YBLCwwHfn2kvKS0p7wlihAyV0HceAr70PXV1VNdsMD8N17C_BFq6ICQXtJ68-rBRA45Q2ettSEldiCgDwxJOKpVwh9bC53uU-gw=s0-d)
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tMPsRK8EZ7rtKDpMhkELjY2QLExUkf4YoM5dQREh_rv4kzlofxYSdkXbbjL_hpEeyL8-pQ1tukr8NaldzlNGAEyFPZQ3VWn16HfgfoAoUryCfAkVHsHK3wfN0hsv0=s0-d)
Otobüs, şehrin merkezine doğru ilerlerken gördüğümüz arabaların hemen hepsi vuruk, çizik içindeydi. Neredeyse sağlam araba yok gibi.
Otobüs, şehrin merkezine doğru ilerlerken gördüğümüz arabaların hemen hepsi vuruk, çizik içindeydi. Neredeyse sağlam araba yok gibi.
Napoli aslında bir liman kenti.
İtalya’nın Roma ve Milano’dan sonraki üçüncü büyük kenti. Kentten Sardunya,
Sicilya, Korsika, Capri gibi birçok turistik adaya ulaşabiliyorsunuz.
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_vuur4wZXyXZPJy45R-T3yXpOxR6oS2f9I-cmUvAYDdVaHWw_hntw8BN6FjL0xuEdQc3_bDevbvcLLIbWyP3F9xePQ5knpIxwHG-HzBdtoyEwi5nq9DEEUmO37jQCs=s0-d)
Ayrıca, şehir 1200-1816 yılları
arasında özerk bir devlet olan Napoli
Krallığı’nın başkentliğini de yaptığından İtalyanlar için kentin tarihi bir
önemi de var.
Otobüsümüz bizi Neapol Castel
Nuovo’nun (Castel Nuovo Şatosu) önündeki park alanında bıraktı. Şatonun içine
giremedik ancak dışarıdan Şato’nun fotoğraflarını çektik. 1279-1284 yıllarında
Sicilya Kralı I. Carlo tarafından yaptırılan Şato ihtişamından bir şey
kaybetmemiş. Şatonun dış cephesinde dalgalanan afiş anlam yüklüydü: “IL WELFARE
NON E UN LUSSO= REFAH BİR LÜKS DEĞİLDİR”
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_vgzT_UyLTx-09DmcVgO-5MqsIyELqhj6_bEsEeobzn-pHPnrQdG8gPKJgTYe_8Z04c9JVvueS74-xD42N--8QNWun-kWfFo24wksRz5DWxqZ5WBq6HrehjzwOSsfY=s0-d)
Şatonun yanında bulunan elçilik
binası ve Napoli Ulusal Tiyatro Binasını görüntüledikten sonra şehrin merkezine
ulaşıyoruz: PIAZZA PLEBISCITO. Meydanın bir tarafında Kraliyet Sarayı (Plazzo
Reale a Napoli) karşı tarafında ise San Francesco di Paola Kilisesi yer alıyor.
Kraliyet ve kilise karşı karşıya.
Günlerden Pazar. Hava yazdan kalma bir günü andırıyor. Haliyle meydan oldukça renkli ve kalabalık. Aileler çocuklarını ilginç kıyafetlerle giydirmiş ve Piazza Plebiscito’ya getirmişler. Sanki çocuk bayramı gibi. Hal böyle olunca bize de hem onları yakından sevmek hem de fotoğraflarını çekmek düşüyor.
Meydandan deniz kıyısına doğru
yürümeye başlıyoruz. Sahilde yürüyüşümüz 2,5-3 km ilerde duran bir başka kaleye
kadar devam ediyor. Kalenin hemen yanında ufak bir marina ve şık balık
restorantları var. Uzayıp giden sahil yoluna şöyle bir baktıktan sonra tekrar
Plebiscito Meydanına geri dönüyoruz.
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tQ-j0igGLHyqCO1sN8O1C-FaFKs9v-bibXlgV2zWCyFvqEhhdhPNeTVPIn-kbTiCLTaWQ_WaVZm4e1Xw30FqlsW9qAvUUw0JLmmWff5pe_kqXvG3j_9_0UlUU173M=s0-d)
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_ueNZhlA3fBznLPKgb7-Yk2IrXoTwBoZoERKrWPZh9KVvixusqhhkCDta_Z6QM_fg1TNRfL-sDhmdvlkERjA1Tbnp80Of_wb6vW_9qN-rZYY151cj1PKxJLORAqmGg=s0-d)
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tGTAEmKB1VPzIX_yg4vB82t8YRDX-xGCYivL7i3Z-QISYsTTc5BSESRfg9kSwJRz_lpIwGWmeFRqsDCHNfRs6Dqhev-VgTJ1LbEilvH3M-HHZi2LX6dBVcm05Q27w=s0-d)
Vaktimiz sınırlı olduğundan şehir
merkezinden çok fazla uzaklaşmadan şehri tanımaya çalışıyoruz. Caddeler
kalabalık ancak hiç güvenilir değil (Belki de bize anlatılanların etkisinde
kalıyoruz). Bazı ara sokaklara girmeye korkuyoruz. Zira, ara sokaklardaki
binalar birbirlerine çok yakın ve güneş buralara zorlukla
ulaşıyor.
Yavaş yavaş akşam olmaya başlıyor, dükkanlar birer birer kapanıyor. Biz de Umberto I Kapalıçarşısına giriyoruz. Her zamanki gibi şehrin magnetlerinden alıyoruz. Çarşıdaki pastaneden bir şey almıyoruz ancak güzel pasta ve tatlıların fotoğraflarını çekiyoruz. Hani yemiş kadar olduk derler ya o cinsten.
Günlerden 13 Şubat. Kapalıçarşı’nın
içinde “Sevgililer Günü”ne ilişkin bir etkinlik yapılıyor. İnsanlar, bir rulo
kağıt üzerine sevdiklerine mesaj yazıyorlar. Tabi ki bizde fırsatı kaçırmadık ve
“Sevgililer Günü Rulosu” ndaki yerimizi aldık.
Kısa ama keyifli Napoli gezimizin
sonuna geliyoruz.
Sevgiyle kalın.
Gezi Tarihi:13 Şubat 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder