Atlara her zaman başka bir sempati duymuşuzdur. Asil bir hayvan işin
özeti.
Litvanya-Vilnus:
Riga'dan Vilnüs'e giderken verdiğimiz mola yerinde karşılaştığımız bu sevimli at
bizi kahkahalara boğmuştu. Kesinlikle bir kuaföre gitmeye ihtiyacı vardı.
Gözlerini görebilmek için kahküllerini taradığımızı hatırlıyoruz.
Paris-Versay
Sarayı: Sarayın güvenlik görevlilerinin sürdüğü bu atlar asaletin simgesi
gibiydiler. Yanına yaklaştık ve yüzünü doyasıya okşadık. Çok
farklıydı.
Sevilla:
Plaza de Espana'da karşılaştığımız at arabasını çeken bu at, bembeyaz ve bakımlı
haliyle dikkat çekiyordu.
Estonya-Talin:
Estonya eski evlerinin sergilendiği orman içindeki alana gittiğimizde bu at ile
karşılaşmıştık. Diğerleri kadar bakımlı olmasa da Talin'in zorlu hava
koşullarına uyum sağlamış gibi gözküyordu.
KUŞLAR: En kolay rastladığımız
ve hemen yanımıza gelenler güvercinler oldu. Beyazı, gri renklisi. Biz besledik
onlar yedi. Hiç hayır demediler...
Cordoba-Mezquita'nın
dışındaki bir sokakta rastlamıştık bu beyaz güvercine.
Dubrovnik- Limanda
güvercinleri beslerken...
Paris-Versay Saray'ının
dış bahçesinde bulunan büyük havuzdan havalanan martılar güzel bir görüntü
oluşturuyordu.
Kuşlar, kuşlar, kuşlar...Sizlerle nerelerde
karşılaşmadık ki..
Roma'da
verdiğimiz kraker kırıntılarını yerken...
Sevilla'da
meydanda gezerken...
St.
Petersburg'da serçe,güvercin kardeşliğini gözlemlerken...
Küba- Bu
kuşlara Küba'da öğlen yemeği yediğimiz bir restorantta rastlamıştık. Kafes
içinde keyifleri iyiydi ancak özgür değillerdi.
Sevgiyle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder