“Berlin’e kadar gelip de 190 km mesafedeki Dresden’e uğramamak olmaz”
düşüncesiyle sabahın erken saatlerinde (05:45) otelden ayrılıyoruz. Taksiyle
Berlin’in ana tren garına varıyoruz. 168 euro’ya mal olan Berlin-Dresden-Berlin
iki kişilik tren biletlerini alıyoruz. Saat 06:45’de hareket edecek olan
trenimiz yakalşık 08:50 civarı bizi Dresden’e götürecek, dönüşümüz aynı gün saat
17:00 gibi olacağından sınırlı zaman zarfında elimizden geldiğince Dresden’i
gezmeye çalışacağız.
Tren tam belirtildiği zamanda hareket ediyor. Kompartmanda bizden
başka bir yolcu olmadığından rahatça uyuma fırsatı yakalıyoruz. Yaklaşık 1,5
saatlik bir uyku sonrası gözümüzü Dresden’de açıyoruz.
Saat sabahın dokuzu, etraf sakin ve sessiz. Öncelikle tren istasyonu
içindeki turizm ofisinden şehir haritası ve şehir ile ilgili bilgi alıyoruz.
Aldığımız yardım neticesinde istikametimizi Elbe nehri kıyısındaki “oldtown”
olarak belirliyoruz ve o tarafa yürümeye başlıyoruz.
Geniş sayılabilecek bir caddede (Pragerstrasseden) ilerliyoruz. Cadde
trafiğe kapalı, her iki tarafta da mağazalar yer alıyor. Şehrin alışveriş
kalbinin attığı yer burası. Öğleden sonra (dönüş yolumuzda) bu caddenin ne kadar
hareketli bir yer olduğunu yakından anlıyoruz. Caddede ilerlemeye devam ederken
karşımıza şehrin tarihi merkezi olan Altmarkt geliyor. Burası sosyalist
mimarinin etkisinin hayli göze çarptığı geniş bir alan. Meydana açılan güzel
kafetaryalar mevcut. Sabah kahvaltısını yapmak için duruyoruz. Çevremizi
seyrediyoruz. Savaş sonrasının kente armağan ettiği mimariye bakıyoruz.
Etkileyici.
Kahvaltı sırasında gezi planımızı da yapıyoruz.
Kahvaltı sırasında gezi planımızı da yapıyoruz.
Dresden’de yapacaklarımıza gelince: İlk olarak şehrin eski bölümünden
kalkan ve şehrin her iki yakasını da gezdiren otobüs turuna katılacağız.
Böylelikle, Dresden’i daha fazla görme imkanımız olacak. Sonrasında şehrin
“oldtown” bölümünde görülmesi gereken tarihsel, dinsel ve sanatsal önemi büyük
yapılarını gezeceğiz. Öğleden sonra turistlerin yoğun olduğu restorantlar
sokağında (Münzgasse) yemek yiyeceğiz. Akabinde yediklerimizi sindirebilmek için
Elbe nehrinin üstündeki köprüden geçerek yeni şehrin içlerine kadar yürüyecek,
gidebildiğimiz kadar gidecek, fotoğraflarımızı çekecek ve saat 16:30 gibi dönüş
yolculuğuna koyulacağız.
İlk iş şehir turunu ayarlamak. Şehrin tarihi dokusunun en yoğun
olduğu yere geldiğimizde üstü açık tur otobüslerini görüyoruz. “Hop on hop off”
tarzı olan bu otobüsler, Dresden’in görülmesi gereken yerlerini iki saatlik bir
zaman diliminde ingilizce rehber eşliğinde gezdiriyor. (Kişi başı 20 euro).
Otobüs eskişehir merkezinden hareket ediyor. Şehrin tarihi dokusunu içimize
sindiriyoruz. Otobüs, volkswagen fabrikasına geldiğinde gözlerimize
inanamıyoruz. Adamlar, otomobil fabrikası yapmışlar ama etrafta ne bir toz, ne
bir duman, ne bir hareket var. Bütün olay, camdan bir binanın içinde
gerçekleşiyor ve dışarıdan görülebiliyor. İsteyen fabrika turu da
atabiliyor.
Otobüs nehrin karşı tarafına geçmeden önce bir yerleşim yerine geliyor. Ormanlık bir alan içinde kurulmuş, müstakil evlerden oluşan, zengin bir muhit olduğu her halinden belli bir yer. Güzel fotoğraf kareleri yakalıyoruz.
Otobüs nehrin karşı tarafına geçmeden önce bir yerleşim yerine geliyor. Ormanlık bir alan içinde kurulmuş, müstakil evlerden oluşan, zengin bir muhit olduğu her halinden belli bir yer. Güzel fotoğraf kareleri yakalıyoruz.
Nehrin karşısına geçiyoruz. Biraz ilerde otobüsten inerek bu sefer
üzerinden geçtiğimiz çelikten yapılmış köprüyü yürüyerek geçiyoruz ve köprünün
hemen yanında kurulmuş pazara giriyoruz. Biraz dolaştıktan sonra tekrar başka
bir tur otobüsüne binerek tura devam ediyoruz. Elbe’nin karşı yakasında yeni
şehir olarak bilinen bölgeyi geçerek turu başladığımız yerde
bitiriyoruz.
Artık hareket zamanı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra küllerinden doğan bu kentin tarihine, sanatına, dinine yolculuk yapma zamanı.
İlk durak Zwinger:
Zwinger içinde köşklerin, havuzların, galerilerin,
müzelerin, sanat ve bilim okullarının olduğu zamanın en gelişmiş bilim yuvası.
Bu muhteşem yapı, 16. yy'ın ilk
yarısında yapılmış. İç bahçesinin büyüklüğü, güzel peyzajı ve muhteşem
mimarisiyle çok dikkat çekiyor.
Anonim
Gemaldegalerie Alte Meister içinde 15. ve 18 yydan kalma eserleri barındıran bir resim müzesi.
Sonraki rotamız sanatın kalbi Semperoper. Tiyatro ve opera
binası. 1841 yılında yapılıp, 1869’da bir yangın sonucu neredeyse kül olan, daha
sonra tekrar ayağa kalkan, 1945 yılında bombardımanda yok edilen ama 1985’te
tekrar diriltilen, 2002 yılında Elbe nehrinin taşması sonucu büyük hasara
uğrayan ve aynı yıl tekrar hizmete açılan Semperoper. Tam bir cesaret örneği.
Küllerinden doğan, bombardımandan yılmayan, selden boğulmayan iç mimarisi,
locaları ve salon yapısı ile muhteşem bir eser.
Anonim
Anonim
Biraz da din: Saksonya eyaletinin en büyük katolik
kilisesi Hofkirshe. 16 yy. İlk yarısında yapılmış ancak 2. Dünya Savaşının
gazabından kurtulamamış bu kilise çok
büyük bir titizlikle Doğu Almanya döneminde restore edilmiş ve 1980’lerde tekrar
hizmet girmiş.
Diğer bir baş yapıt ise Agustusstrasse'deki Fürstenzung: 102 mt uzunluğuna toplam 24000 adet porselen boyama olan bu şaheserde kral ve prenslerinin resimleri bulunuyor.
Artık, Avrupa’nın balkonu olarak bilinen Elbe nehrinden
yaklaşık 15 mt yükseklikte olan Brühlsche Terrasse: Turistlerin yoğun bir
şekilde gelip, Elbe’nin kıyısında kentin siluetinin en net görüldüğü,
fotoğrafların sürekli çekildiği bir noktayız.
Yemekten önceki son durağımız Dresden’in en görkemli kilisesi
Frauenkirsche: İngilizce ismi "Church of Our Lady" olan bu kilise 18. yy'da
yapılmış, 2. Dünya savaşında bombardımandan nasibini almış ve sonra aslına ve
ruhuna uygun olarak yeniden inşa edilmiş. İç mekan mimarisi
oldukça etkileyici ve bir o kadar mistik. Kilise zaten sembol ancak içerisi
turist kanıyor.
Artık yemek zamanı.
Münzgasse’de oturduğumuz İspanyol mutfağının örneklerinin
sunulduğu yemek sofrası muhteşemdi. Yanında ev yapımı kırmızı şarap... Herşey
muhteşem. Yoldan geçen turistlerin merkalı bakışları altında değişik tapaz
mezelerinden oluşan tabakları afiyetle mideye indiriyoruz. Hava muhteşem, tepede
açık bir hava ve güneş var. Kafalar iyi, keyifler yerinde.
Karnımız doyduğuna göre planın geri kalan bölümünü uygulamaya
koyuyoruz. Daha köprüyü geçeceğiz, sonrasında zamanımız el verdiği ölçüde
yürüyeceğiz ve 16:30 gibi dönüş yoluna koyulacağız. Köprüyü bir çırpıda
geçiyoruz. Karşımıza altından yapılmış Kral August'un heykeli
geliyor.
Yaklaşık 1,5 km daha kuzeye gidiyoruz. Yolumuzun üzerindeki kiliselere giriyoruz. Artık, yorulduğumuzu hissetmeye başlıyoruz. Dönüyoruz. Akşamüzeri Dresden bir başka güzel.
İnsanlar, turistler birbirine karışmış hayat devam ediyor. Sabah geçtiğimiz caddeleri birer birer geçerek saat 17:00 da kalkacak trenimize doğru yol alıyoruz.
Yaklaşık 1,5 km daha kuzeye gidiyoruz. Yolumuzun üzerindeki kiliselere giriyoruz. Artık, yorulduğumuzu hissetmeye başlıyoruz. Dönüyoruz. Akşamüzeri Dresden bir başka güzel.
İnsanlar, turistler birbirine karışmış hayat devam ediyor. Sabah geçtiğimiz caddeleri birer birer geçerek saat 17:00 da kalkacak trenimize doğru yol alıyoruz.
İzlenimler:
1) Şehrin’in makus kaderi,
en son 2. Dünya Savaşı sırasında yine tekrar etmiş. Bombardıman savaşın son iki
gününe sığmış ve şehir o günden bugüne yapılaşma adına büyük bir ilerleme
kaydetmiş.
2) Bugüne kadar gezdiğimiz
yerler içinde tarih, din, sanat dokusunun bu kadar iç içe girdiği bir şehir
(Prag hariç) daha görmedik.
3)
Hayat çok sakin, caddeler geniş ve temiz
4) Elbe nehri kente hayat
vermiş. Nehrin diğer yakası da çok güzel ve görülmeye değer.
5)
Bol turist çekiyor. Ucuz konaklama her şeyin
başı.
6)
İYİKİ GELMİŞİZ...
Wikipedia’dan bir
alıntı: Şehir II. Dünya Savaşı'nın son günlerinde (13-14 Şubat)
bombalanmıştır.
Bütün savaş boyunca açık şehir olmasına ve bir tek saldırı almamasına rağmen
savaşın sona ermesi ve Almanya'nın teslim olması için müttefik devletlerin bir
taktiği olarak bombalanmıştır.Fakat Almanlar hiçbir zaman bunu gündeme
getirmemişlerdir. Her yıl hollywood'da Hitler Almanyası alehine bir iki film
çevrilmesine karşın, Dresden de öldürülen Alman siviller hatırlatılmamıştır.
Amerikan ve İngiliz Kraliyet kuvvetlerine bağlı uçaklar tarafından her türlü
bomba denenmiş şehir adeta kül haline getirilmiştir. Bombardımanda yaklaşık 135
bin kişi ölmüştür. Bu rakam Japonya'ya atılan atom bombasının neden olduğu ölüm
sayısının yaklaşık iki katıdır.
2. Dünya Savaşı bombardıman sonrası:
Anonim
Şehrin bugünkü durumu:
Anonim
Artık dönüş yolundayız. Hızlı adımlarla gara giriyoruz.
Saat 17:00 gibi kalkması gereken tren rötarsız bir şekilde hareket
ediyor.
Aklımızda ne mi kadlı? Dresden’e ne Berlin’den ne de
Prag’dan geleceksiniz. Buraya, Dresden’e direk gelmelisiniz. Bir gün kesinlikle
yetersiz. İyi planlama ile iki gece üç günlük bir tatil yeterde artar
bile.
Sevgiyle kalın.
Gezi Tarihi: 21 Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder